13.06.2012

şehir,kadın,postane...


Bir şehir...

Bir kadın...

Kuru, kupkuru bir şehir...

İçAnadolu...

Kurak, kavurucu sıcak...

Bir postane...
İçAnadolu'nun bu yoz memleketinin postane önü...

Yarım kıçlık bir taşa yerleşmiş kadın...
Uzun bir kuyruk...
Bir telaş, bir homurtu.
Gelenler geçenler...
Bekleyenler, beklemekten sıkılanlar...

Beyaz kemerli oğlanlar...
İnce belli, kumaş pantolonlu, sıktırık kemerli yeni yetme oğlanlar...
Kendini bu şehre ait hissetmeyen üniversite öğrencileri...
Eline bir baston almış, beline bir bez bağlamış, aksak adım yürüyüp 50 kuruş isteyen dilenciler...

Hayatın engellerine sık sık takılıp düşen engelliler...
Sümüklü, bacağına 3 boy büyük pantolon çektirilmiş bebeler...
Karınlarını, kilolarını gururla taşıyan hamile kadınlar...
Gözü görmeyen, kulağı duymayan, süklüm püklüm yürüyen, şaşkın etrafına bakınan yaşlılar...
Anlaşılmayan, derdini anlatamayan yaşlılar...

Ağğğşaaamaaa ne pişirsem derdine düşmüş kadınlar...
Şalvar arasına saklanmış çekingen gözlerle etrafı kesen veletler...
Azgın kalabalıkla başetmeye çalışan postane çalışanları...

Belediye anonsu duyuluyor çatırtılı...
'Sular kesilecek 1 günlüğüne. Halkımıza duyurulur.'

Bir şehir...
Bir postane...
Şehrin kırsalının kalabalıklaştırdığı, un kokulu postane...

İNSANLAR...
Onlar bana bakıyor, ben onlara...

Biran nefret ettim herkesden.